17 Eylül 2010 Cuma

HAYDİ OKULA…

Yeni eğitim öğretim yılı başlıyor. Okula giden ve gitmeyen herkese hayırlı olsun! Okulların açılması kadar toplumu hareketlendiren az olay gördüm bu yaşıma kadar. Alışveriş heyecanı, nasıl getirip götüreceğim telaşı, okuldan çıkınca evde nasıl kalacak gerginliği… Bu yazdığım şeyler beni taa Ankara’dan Nazilli’ye getirdi yıllar önce.
Çoğumuz için okula çocuk göndermek heyecan dolu bir olaydır. Mutlu oluruz, çocuğumuzla birlikte biz de gelişiriz ama çalışıp da çocuğuyla ilgilenecek bir yakını olmayanlar için okul hayatı başka zorlukları da getirir. Çocuğumuz küçükken tam gün baktıracak şekilde kendimizi ayarlarız yani kreş, bakıcı gibi faktörler hayatımıza girer. Tabi bu kişiler çocuğuna bakacak kimsesi olmayanlar. Allahtan Türk milleti, çocuğu evlense de çalışsa da ölene kadar evlatlarıyla yakından ilgileniyor da mutlaka aileden biri torunlarına bakmak için kendi hayatından fedakârlık ediyor. Bizim gibi ailelerinden uzakta olan ya da bakamayacak durumda olanlarda Allaha sığınıp, hiç tanımadığımız kişilere canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızı emanet ediyoruz. Çocuklar ilköğretime başlayacak olunca kreş, anaokulu veya bakan kişi devreden çıkarılıyor doğal olarak. Daha önce tam gün çocuğumuzla ilgilenecek kişiler varken, okula başlayınca yarım gün ortada kalıyor. Çocuk okuldan eve gelecek, yalnız kalacak, varsa soba yakacak, yakamazsa soğuktan titreyecek. Bunlar çalışma arkadaşlarımdan daha yaşamadan duyduğum olaylardı. Bu yüzden Ankara’dan Nazilli’ye 1991 senesinde taşındık, küçük yer daha güvenilir olur diye. Allah’a şükür babaannemiz çocuklarımızla çok güzel ilgilendi, daha sonra iki kardeş oldukları ve evimiz işimize çok yakın olduğu için kolaylıkla o günleri atlatabildik. Üçüncü doğduğunda da hem babaannemiz, hem ağabey ve ablası sayesinde büyüdü gitti çok şükür. Biz kolay atlatmıştık ama atlatamayanlar olduğunu biliyorum. Okulda program değişikliği yapılır, yarımgün erken veya geç çıkarılır, hava muhalefetinden okullar kapanır ama işler devam ettiği için çocuk nereye bırakılacak sorun olur. Çoğu kişi böyle durumlarda iş durumu müsaitse, çocuğunu işe getirirdi o zamanlar. Nedense aklımda en çok bunlar kalmış geçmişten.
Okulların açılıyor olması insanları maddi açıdan da zorluyor. Hele bu sene kıyafetler de değişmiş. Herkes her şeyi yeniden alıyor. Alan var alamayan var, uyan var uyamayan var. Bazı çocuklar çok zayıf, bazıları çok kilolu, uymayabiliyor. Gömlek pantolon kolay, diktirilir de polar ceket, penye tişörtlerin diktirilme şansı hiç yok. Asıl zor olanı eskiden bükük çocuğun kıyafeti küçüğe gelirdi, aileler biraz rahatlardı, artık o da yok. En azından bu sene için…
Biz her türlü zorluğun altından kalkıp, kolay hale getiren bir millet olduğumuz için bunun da altından kalkarız evelallah! Okul hayatının da toplum hayatının da her türlü zorluğunu yener ve hatta başka ülkelerdeki zorlukları da yener oralarda bile hem okur hem yaşarız Türk Milleti olarak.
Bütün çocuklarımıza, öğretmenlerimize, ailelerimize yeni eğitim ve öğretim yılımızın hayırlı olabilmesi dileğiyle…
Gül ATAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder