11 Ocak 2010 Pazartesi

BİLMEK!

‘Ne kadar bilirsen bil, karşındakinin bildiği kadar bilgilisindir!’

Mevlana’nın bu sözünü duyduğum zaman hayatımdaki büyük bir soru cevaplanmış oldu. O saate kadar ‘İnsanlar beni niye anlamıyor? Söylediğim sözler neden yanlış anlaşılıyor?’ gibi sorularla kendimi sorgular ve üzüm üzüm üzülürdüm.

Her zaman olduğu gibi gene imdadıma Mevlana yetişti, ufkum genişledi, hoşgörüm arttı.
Artık her insanın düşünce ve duygu dünyasının değişik olduğunu biliyor ve anlaşamadığım insanlarla anlaşabilmenin yollarını arıyordum.

İnsanların farklı ortamlarda yaşayıp, farklı şeyler öğrendiğini, dolayısıyla düşünce tarzlarının da değişik olabileceğini öğrenmiştim. Çalıştığım yerde insanlarla sürekli irtibat halinde olduğum için onlarla daha iyi iletişim kurabilmek ve kendimi daha çok geliştirebilmek adına pek çok kitap okudum.

Okuduğum kitaplarla değiştiğimi, geliştiğimi fark edince, ne ve nasıl olmak istiyorsam o konulara ilişkin kitaplar okumaya başladım.
Gelin görün ki, Ünlü filozof Sokrates’in dediği gibi ‘Hayatta en iyi bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğimdir!’ noktasına geldim. Birşeyler öğrenmek için okudukça o konunun içindeki başka şeyleri bilmediğimi fark edip, bu sefer bu başka şeyleri öğrenmek üzere bilgi toplamaya çalışıyordum.

Mesela, bir kitap okurken yazar, başka bir kitaptan alıntı yaparak açıklamalar yapıyor, hadi bakalım ben o kitabı alıp okuyorum. Tabii kendi adıma çok güzel bir şey, ama aile bireylerim için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü her zaman beni kitaplarımla paylaşmak zorunda kaldılar. Buradan, aileme bana gösterdikleri hoşgörü ve anlayış için teşekkür ve sevgilerimi gönderiyorum.

Bilmek, öğrenmek benim için niye bu kadar önemli bir türlü keşfedebilmiş değilim, ama sanki yeni bir şey öğrenmesem hayat anlamsızlaşacak gibi geliyor. Hala öğrenme konusunda çok hevesli ve gayretliyim. Tek umudum benim bu halimden kendi çocuklarım dâhil, tüm çocukların olumlu etkilenip, öğrenmenin gelişmenin güzel bir şey olduğunu anlamaları.
Her ortamda, sık sık kitap okumanın faydalarını anlatıp, ben bu yaşta hala okuyup öğreniyorken, sizler genç yaşınızda daha çoğunu yapabilirsiniz diye gençlere örnek olmaya çalışıyorum.

Kitap okumak, benim için yaşamsal öneme sahip bir olay. Kendimi bildim bileli okumuşumdur. Yedi çocuklu bir ailenin en küçük bireyi olduğum için, ev işleriyle pek ilgim olmazdı. Rahmetli Anneciğim de her fırsatta kitap okumamı desteklediği için taa o günlerden bu günlere okuya okuya geldim. Aradan yıllar geçti, hala okuyorum, öğrenmeye devam ediyorum.

Bence kitap en iyi arkadaşlardan biridir. Sen ne kadar istersen o kadarını verir. İhtiyacın olduğunda yanındadır, istemediğinde kapatıp gidersin; ne küser, ne sitem eder…

Hayatımı hep kitap okuyarak mı geçirseydim acaba diye düşündüğüm zamanlar olmuştur, ama insana fayda sağlamayan bilgiyi ne yapayım. Bildiklerimi paylaşmadan, okuduklarımla birisinin derdine derman olmadıktan sonra çok okumuşum ne yazar. Her zaman bunun sorgulamasını yapmışımdır: Kitap mı? İnsan mı?

Sonunda ‘İnsan’ kazandı! Birileriyle sohbet etmek, yarenlik etmek, gönül almak her zaman öncelikli amacım oldu. Tabii ki kitap okumayı bırakmadım ama önce insan dedim her zaman.

Küçük bir yerde yaşamanın doğal bir sonucu da, herkesin herkesi tanımasıdır. Bazen avantaj, bazen de dezavantaj olan bu durum benim için hep çok önemli olmuştur. Uzun Çarşıya çıkıp en az beş tanıdık görmezsem kendimi mutsuz hissederim. Dostluk ve ahbaplık önemli kavramlar. Nazilli’de bunlara hep sahip olduğumuz için bazen kıymetini bilemeyebiliyoruz.

Ömür boyu dostsuz,arkadaşsız kalmamanız dileği ile…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder