11 Ocak 2010 Pazartesi

YARDIMLAŞMAK!

Geçtiğimiz hafta, çok sevdiğim kardeşlerim Hüdanur ve Tevfik’in anneleri; çok saydığım Süleyman KARADERE ağabeyimizin eşi, Mesude KARADERE ablamızı kaybettik. Buradan başta aile bireylerine, tüm dost, akraba ve onu sevenlere sabır, merhumeye de Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu ani gelen vefat olayıyla, toplumsal değerlerimizin ne kadar fevkalade olduğunu bir kere daha yakından yaşamak fırsatını elde etmiş oldum. Böyle zor bir anı bile, birlik ve beraberlikle, sevgi ve şefkat duygularıyla sarıp sarmalayarak, insanların acısının nasıl azaltıldığını, dayanma gücünün ne kadar artırıldığını gördüm.

Üç sene önce ben de Sevgili annemi Hakkın Rahmetine uğurladım. Ölüm gerçeği hiç aklımızdan çıkmıyor ise de, ateş düştüğü yeri yakıyor. Kendi adıma yaşadığım her acı olaydan, almam gereken dersi alarak çıktığıma inanıyorum. Bu derslerle acım azalıyor, hakikate biraz daha yaklaşmanın huzuruyla rahata eriyorum. Diliyorum ki bütün insanlar, bütün acılardan, huzura ererek kurtulsun.

Büyük şehirlerde unutulmuş olan pek çok geleneğin Nazilli’de yaşanıyor olması beni mutlu ediyor. Bunlardan biri de, cenaze evine yemek gitmesi… O günlerde yaşadım ve gördüm ki, hayatta olabilecek en güzel yardımlaşmalardan birisi. İnsan, nefes almayı bile unutabileceği bir anda yemeği nasıl düşünsün? Ama komşular ve akrabalardan o kadar çok yemek gelince doğal olarak, yeme ihtiyacını karşılıyor, gelene gidene ikramda bulunuyor. Doğal bir hayırlaşma zinciri başlatılmış oluyor. Yapıp getiren, ikram eden, yiyen, bulaşıkları yıkayan, zincirde yer alan herkes bir iyilikte bulunmuş oluyor. Yapılan her şey, vefat eden kişiye son görev olarak yapıldığı için, insanda manevi bir huzur oluşturuyor ve biliyor ki, başka bir yerde birbirini hiç tanımayan bu insanlar, gene bir araya gelip ekip ruhu içinde zor olanı başaracaklar.

Verdiğim örnekler hep yemek üzerine oldu çünkü ben en çok mutfak faslıyla ilgiliydim. Öte yandan, dini vecibeleri yerine getiren, insanı huzura erdiren, gene pek çok kişi, muhabbet ve şefkatle son görevlerini yerine getiriyorlardı. Hem bırakıp giden için, hem kalanlar için dualar edildi, hatimler indirildi, tespihler çekildi…

Toplum olarak, çok duyarlı ve çalışkanız. Özellikle bir felaket ve acı verici bir olay yaşanıyorsa, birleşme ve yardımlaşma mükemmel oluyor

Bu güzel hasletler, bizlere yüzyıllardır atalarımızdan miras kalmış, yapa, uygulaya bu günlere kadar getirmişiz.

Toplumuzdaki güzel davranışlar demişken: Eskiden esnaflar, Sabah kendileri siftah yaptıysa, gelen müşteriyi, siftah yapmamış komşularına gönderirlermiş. Şimdilerde bu uygulama pek kalmamış olabilir ama ben kendimce, naçizane bir uygulama yapıyorum; sabah alışverişe çıkıp, alışveriş için girdiğim dükkândan bir şey almayacaksam eğer, cebimdeki bozukluklardan bırakıyorum, siftah etsin diye. Satın almıyorum, bari zarar vermeyeyim diye düşünüyorum.

Çarşıya, pazara çıktığımda birden fazla bir şeyler alacaksam, farklı farklı yerlerden almaya gayret ediyorum ki, çok kişi nasiplensin.
Dünyayı ve başka insanları değiştirmemiz mümkün değildir; sadece kendimizi değiştirebileceğimizi düşünüyorum. Duygularımızı, davranışlarımızı ve olaylar karşısındaki tutumlarımızı değiştirebilme gücüne sahibiz.

Bu yüzden, toplumsal değerlerimize sahip çıkmak bizim elimizde. Kendimiz küçük küçük hareketlerle onu yaşatıp, geliştirebiliriz.

23 Nisan Parkından geçerken, küçük stantların kurulmuş olduğunu görüp, çok mutlu oldum.

Neden?

’El emeği, göz nuru pek çok ürünümüz varken, bunlara pazar oluşturulsa ne güzel satılır.’diye düşündüğümden.

Bence çalışan bir insan, çalışmayan birisinin evde ürettiği bir şeyi satın alarak, onun da ekonomik durumuna katkıda bulunmalı. Buradan, sizleri, o,güzel ve şirin yeri ziyaret etmeye çağırıyorum.

Herkese bol kazanç, hayırlı bir ömür ve hayırlı insanlarla çevrili bir hayat diliyorum.




11.01.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder