14 Ocak 2011 Cuma

BAŞIMIZA GELENLER…

Hayatı bir tiyatro oyunu seyreder gibi seyredersek, çıkıp o oyunda oynama fırsatını asla elde edemeyiz. Olaylara, insanlara, kendi başımıza gelenlere seyirci kalırsak, süreci değiştirmede bir rolümüz olmaz. Başımıza ne gelirse yaşamak kalır bize… Tıpkı, bir tiyatro oyununun hazırlanıp, sahneye sunulduğu gibi, oturur seyrederiz hayatımızı.
Hayat, bize her zaman bir şeyler öğretir. Dersini çalışanlar, ödevini yapanlar iyi not alır, bir üst sınıfa geçer, dersini alamayanlar aynı olayı defalarca yaşar. Ta ki öğrenene kadar…
Kalabalık bir ailede yaşamış olmam bana çok şey öğretmiş. Bir iki gün önce ailemi ziyaret için, baba ocağındaydım. Kısa süreli kaldım ama sanki bütün hayatım, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Kalabalık bir ortamda, bıraktığınız bir şeyin aynen yerinde kalması adeta imkânsız. Çünkü ya başkasına engel olacaktır, ya da yapılması gereken başak bir şey vardır. Her an her ihtimali düşünüp, öyle davranmak gerekiyor, hayatınızda aksamalar olmaması için. Bu son ziyaretimde anladım, neden yedi çocuklu bir evde dünyaya geldim, neden annemin ve babamın çocuğu oldum ve neden yedi kardeşin en küçüğü oldum; hayatı en iyi ve en kısa yoldan öğrenmem için…
Yaşadığım her olay, her duygu bana hayatı öğretmiş, gelişmemi sağlamış. Kalabalık içinde büyürken, yapılanların veya yapılmayanların insan hayatını nasıl etkilediğini gördüm. Aile bireylerinin arkadaş ve komşu ilişkilerini gözlemlerken, insanların her zaman değişebileceklerini öğrendim. Başkasına yardım ve hizmet ederken aslında kendime yardım ettiğimi fark ettim. Çok şey öğrendim yani…
‘Neden ben bu ailede dünyaya geldim, neden evin en küçüğüyüm?’ Sorularını hep sormuşumdur kendime. Başıma gelenleri her zaman düşündüm, sorguladım. Başka şekilde davransaydım sonucu değiştirebilir miydim diye yeni senaryolar hazırladım. Zaman içinde ve okuduğum kitapların sayesinde önemli bir şey öğrendim. Başımıza gelen olayları, ailemizi, yaşadığımız yeri değiştiremiyorduk belki ama değiştirebileceğimiz bir şey vardı: TUTMUMUZ!
Başımıza gelenlere, ailemize, yaşadığımız yere bakış açımızı değiştirerek, geliştirerek bakarsak tutumumuz değişiyor, bu değişiklik duygulara da yansıyor. Duygularımız değiştikçe hayatımız da değişiyor.
Bakış açımızı genişletmekten, olumluya çevirmekten söz ediyorum. Olumlu bir bakış açısı ve tutum belirlersek, hayatın bize vermeye çalıştığı dersi daha çabuk kavrayabiliriz.
Yaşadığımız yerin ve ailenin bizim için planlanmış en iyi şey olduğunu düşünürsek, onlarla yaşadığımız sıkıntıların artık sıkıntı ve eziyet olmadığını fark edeceğiz. Dünyayı değiştirmemiz mümkün değil, durdurun inecek var demek de… Aynı insanlarla, aynı yerlerde yürümeye devam edeceğiz. Önemli olan bu yürüyüşü, yaşayışı herkes için tahammül edilir kılmak. Bir aile olmak demek, pek çok kişiyle bir arada yaşamak demek. Sadece kendi duygu, düşünce ve isteklerimize göre yaşayamayacağımız demek. Başkalarıyla bir olarak, gerektiğinde kendimizden fedakârlık etmek demek. Kendimizden ettiğimiz her fedakârlık da gelişme ve büyüme yönünde bir adım daha atmak demek. Çünkü zorluklar ve sıkıntılardır bizim gelişmemizi sağlayan. Sevdiklerimizi daha iyi ortamlarda yaşatmak için yapılmamış mıdır bütün icatlar. Başkalarına daha faydalı olmak için geliştirilmedi mi bütün buluşlar. Kendi branşımdan örnek vermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz pilotlarının görme alanını genişletip, düşman uçaklarından korunmaları için bir yöntem geliştirilmiş: TAKİSKOSKOPİ…
Bu yöntem uygulanmış, elde edilen başarıdan sonra bunu başka insanların hizmetine sunmuşlar ve ortaya şimdilerde yaygın olarak kullanılan ‘Takiskoskopik Hızlı okuma Tekniknikleri’çıkmış.
Savaş için geliştirilen bir yöntem, insanlığın gelişmesi için yaygın hale getirilmiş.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Anlatmaya çalıştığım, yaşadığımız her sıkıntı bizi geliştirmek ve fayda sağlamak üzere tasarlanmış. Bire bir olayları, insanları değiştirmemiz mümkün olmayabilir. Bakış açımızı geliştirirsek ve değiştirirsek, her şeyde farklı bir ayrıntı daha göreceğiz. Benim başıma gelen sıkıntı bana bir şey öğrettiyse ve ilerde aynı şeyi yapmaktan alıkoyduysa faydalıdır. Yaptığımız hatalar tecrübelerimizi oluşturur. Tecrübelerimiz de hayatımızı…
Hayatı seyredersek, kıyısından yani başka insanlara yardımcı olmaz, kendi hayatımızın dümenine geçmezsek, hayat da bizi seyreder kıyıdan…
Yapabileceğimiz, değiştirabileceğimiz şeyler var hayatta. Ne zaman sahneye çıkıp, bizim için yazılan senaryoyu oynarız, işte o zaman hayattan aldığımız dersleri uygularız. Başka hayatlara ilham olur, katkıda bulunuruz.
İyi düşünelim; hayata seyretmeye mi geldik, bizim için yazılanı, oynamaya mı?
Derslerimizi en kısa sürede alacağımız bir hayat diliyorum.


Gül ATAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder