12 Şubat 2011 Cumartesi

YAPMAK İSTEDİKLERİMİZ...

‘İnsanlar plan yaparlar, kader de onlara gülermiş ...’
Yukarıdaki söz, kime ait bilmiyorum maalesef ama olsun, kim söylediyse güzel söylemiş. Yüreğine sağlık! Evet bazen biz yapmak istediğimiz şeyleri sıralar, kendimize göre bir hayat akışı oluştururuz; ‘Şunu şu zamanda yapacağım, filan tarihte şuraya gideceğim ...’ gibi kararlar alırız, uygulamaya çalışırız. Hayat, hiç beklenmedik zamanlarda bize gücünü gösterir ve ne yapmamızı istiyorsa, o yöne doğru sevkeder bizi...
En son bu yarıyıl tatilinde böyle bir durum yaşadım. Kendime göre; ‘Tatilde şuralara gideceğim, şu kadar gün kalacağım!’ gibi hesaplar yapıyorken, evdeki hesap çarşıya uymadı ve biz, ailece yapmak istediğimiz şeylerde, yapmamız gerekenlere doğru bir değişiklik yaşamak zorunda kaldık... Değişiklik yaşadık yaşamasına ama Allah’tan esnek olmayı, duruma göre tavır almayı benimsemiş insanlar olduğumuz için çok zorlanmadık. Hemen yeni durumumuza göre düzenlemeler yapıp, uygulamaya başladık.
Bu zaman zarfında, yapmak istediklerimiz şeyler, gitmek istediğimiz yerler plan haricinde kalmıştı ama olsun! Yaşıyorduk ya, sağlıklıydık ya, bir aradaydık ya... En azından yapmak zorunda olduklarımızı yapabilecek güce ve imkanlara sahiptik ya... Bu, her zorluğu yenmeye yeterdi bence.
İnsan olarak, öncelikle kendimizi sonra da çocuklarımızı hayata karşı hazırlarken, esnek olmayı öğrenmek ve öğretmek durumundayız diye düşünüyorum. Hayatımızda bize göre ters bir durum oluştuysa bile, hemen duruma ayak uydurup, yeni değişikliklere göre düzenleme yapmamız gerekiyor.Bu konuya verebileceğim en güzel örnek çay demlemek. .. Kendi adıma söylüyorum, sabahları kahvaltıda çay içmek, olmazsa olmazlarımdandı. Çalıştığım günlerde bile, dar vakitte mutlaka çayımı demler, bir bardak olsun içmeden evden çıkmazdım. İşte o günlerde, eve elektrikli bir çaydanlık almıştım. Çayı demlemek üzere hazırlığımı yaparken, diyelim o sabah elektrikler kesildi. ‘Tüh, elektrikler gitti! Ben çaysız ne yapacağım şimdi?’ diye hiç endişelenmedim.Hemen hızlıca, ocağın üzerinde çay yaptığım klasik çaydanlığımı ortaya çıkarıp, onunla çayı demlerdim.Ha, o arada elektrikler mi geldi... Hemen elektrikli çaydanlığa geri dönerdim. Aynı şeyler tüp için de geçerliydi.Tam yemek yaparken tüp biterse, hemen elektrikle ne yapacaksam ona çevirirdim yapacağım yemeği...
İşte hayatım genelde böyle hızlı kararlarla, sonuçta çok da aksama yaşamadan geçip gidiyor. Yaşadığım olaylarda bir aksilik veya bir değişiklik oluştuğu zaman ‘ hayır aramak’ gibi bir alışkanlığım vardır Allah’a şükür! ‘Niye bunları yaşıyorum? Aksiliğe bak!’ gibi durumları yaşamadım . Bazı durumlarda üzülüp, canım sıkılıyor ama hemen ‘Vardır bunda da bir hayır!’ diyerek hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum.
Hayat akıp gidiyor... Zaman geçip giderken bizim ona yetişmemizi beklemiyor. Biz zamana yetişeceğiz, hayata uyum sağlamamız gerekiyor.Esnek olmayı, sorunlar karşısında yıkılmamayı öğrenirsek, bazı zor durumları çok da zarar ve yara almadan atlatabiliriz diye düşünüyorum.
‘Bu düşüncelerim nereden kaynaklanıyor? Hayata karşı nasıl böyle hazırım? Değişiklikler karşısında bu kadar hızlı uyumu nasıl yaşıyorum?’ sorgulamalarını yaşıyorum sık sık. Bu sorgulamalar, beni aldığım üniversite eğitimine ve okuduğum kitaplara götürüyor çoğu kez.Ama en çok içinde büyüdüğüm aileden kaynaklandığını görüyorum.
Biz yedi çocuklu, dokuz kişilik geniş bir aileydik... Çevremiz sürekli insan doluydu; akrabalar,arkadaşlar, komşular... Benim, çocukluğumdan beri kitap okuma alışkanlığım olduğu için aynı zamanda çevremi gözlemleme yeteneğim de gelişmişti. Kalabalık bir ailede her şey her zaman değişebilme potansiyeline sahiptir. Kararlaştırdığınız şeylerin değişikliğe uğrama olasılığı yüzde seksenbeşten fazladır. Çünkü aynı ortamda pek çok kişiyle yaşıyorsunuzdur. Yapılacak çok iş, ilgilenilecek çok kişi vardır. Biz pek çok zorluğa sevgiyle yaklaşmış bir aileyiz.Zorlukları, yükümüzü paylaşarak atlattık. Çok iyi hatırlıyorum, bulaşık yıkamak başka evlerde sorun olurken, bizim evde yarış haline gelirdi. Rahmetli anneciğim, bizden önce bulaşık yıkamak için sofradan erken kalkar, daha biz hiçbir şeyin farkında değilken işe koyulurdu bile. Zamanla durumu farkeden biz kızlar, ondan önce bu işi yapmak için yarışır hale geldik. Bu durum hala daha sürmektedir.Babamı ziyaret gittiğimiz bayram günlerinde, çok bulaşık olmasına ve evde bulaşık makinası olmasına rağmen, ‘Ben yıkayacağım!’ yarışı hüküm sürmektedir. Sanırsınız ki orada bulaşık yıkamak, dünyanın en önemli işi...
Kalabalık ailemizde değişimi tanıdım ben ve alıştım... Üstüne yıllardır okuduğum kitapları koydum. Yıllar geçince, üniversitede aldığım ‘İŞLETME’ eğitiminin ne kadar güzel sonuçlar verdiğini gördüm. Okulda bize hayata nasıl tutunacağımız öğretilmiş meğerse. Aradan yıllar geçtikçe anladım bunu. Bu sebeple, çevremdeki gençlere işletme eğitimi almalarını öneriyorum. Hatta bana kalsa, gençlerin hepsine bir şekilde hayatı öğreten bu eğitimden verilmesini sağlardım. Çünkü diyelim ki Ziraat Mühendisliği okuduk ve bir kamu kuruluşuna işçi olarak girdik. İnanın yaşanan tahribat o kadar büyük oluyor ki, insan kendine gelemiyor uzun süre. Kendi adıma söylüyorum, özel sektörde çalışırken, kamu kuruluşunda çalışırken ve şimdilerde hobi amaçlı yaptığım işi yaparken hiç zorlanmadım. Gayet uyumlu bir şekilde her ortamda ve her görevde çalışabildim.
Bu yüzden diyorum ki, çocuklarımızı hayata hazırlarken, onları değişken şartlara göre hazırlamalı, aldıkları eğitimden farklı bir iş yapsalar bile, başarıyla altından kalkabilecekleri şeklinde yetiştirmeliyiz. Yaşadıkları şehri değiştirseler bile uyum sağlamalarını kolaylaştıracak şekilde onları hayata hazırlamalıyız.
Hayatı ,değişimleri ve sorunlarıyla kabul edip, her şeye rağmen yaşamaktan zevk alır halde eğitmeliyiz. Bu eğitimi okuldan, öğretmenlerden beklemeyip, aile olarak biz vermeliyiz.
Esnek olabilen,
Değişimlere ayak uydurabilen,
Zor zamanları kolaylıkla atlatabilen,
Herşeye rağmen yaşamaktan zevk alan insanlar olabilmemiz dileğiyle...

Gül ATAY
12.02.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder