26 Aralık 2009 Cumartesi

CENNETTEN BİR KÖŞE: NAZİLLİ…

1991 yılında Nazilli’ye yerleştiğimiz yıllarda çok sıkılmış, adeta Nazilli’den nefret etmiştim. Sen kalk Ankara’dan gel buraları beğen! Olacak iş mi bu?

Aradan yıllar geçiyor, çocukların okulu ilerliyor, ne zaman Ankara’ya geri döneceğiz derken, Nazilli’de eğitimin çok ileri düzeyde olduğunu fark ediyoruz eşimle ben. Eh, çocuklar için Nazilli’ye gelmiştik çocuklar için de kalırız dedik.

Bence Nazilli’nin havası, suyu, toprağı ve yiyecekleri her şey mükemmel! Tabii bir çırpıda bu kanıya varmadım, aradan yıllar geçmesi gerekti. Burada yaşayan insanların, sosyallikten öte tarihi, coğrafyası ve tabiatıyla ilgilenmesi gerekir öncelikle. Havasındaki dinginlik insanın ömrünü uzatacak nitelikte ki yapılan araştırmalar bunu ispatlıyor.

Bendeki Nazilli fanatikliği; kızımın üniversiteyi kazandığı için yurduna yerleştirmek üzere İstanbul’a gittiğim yolculukla başladı. O yolculukta İstanbul’da adeta hücrelerim dağıldı. Küçük yerden İstanbul’a çocuk göndermek ne demek o zaman anladım.

Giderken ‘Öf Nazilli!’ diye gittim, dönüşte ‘Oh! Nazilli…’diye döndüm. O günden sonra Nazilli’de yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu, burada yaşamanın herkese nasip olmayacağını düşünmeye başladım.

Nazilli, Nazilli diyorum, kendimemleketime ihanet ediyormuşum gibi hissediyorum.

Efendim, bendeniz Ankara’nın Polatlı ilçesindenim. Asla kendi memleketimden şikâyetçi değilim, aksine Polatlılı olmakla gurur duyarım. Bilmeyen varsa söyleyeyim; düşman Polatlı’da yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle yurttan kovulmaya başlamıştır.

Kader bizi buralara yönlendirdi. Atalarımız; ‘Doğduğun yer değil, doyduğun yer memleketin.’diye ne güzel söylemişler.

Hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim.


Gül ATAY
e - mail: gulatay62@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder