26 Aralık 2009 Cumartesi

OKULA GİDİN!

Çocuklarımız ve onların okul hayatı hepimizin öncelikli konularıdır eminim. Kendi adıma söylemeliyim ki, insanlarla iletişim kurarken hep bu konulardan hareket etmişimdir. En soğuk, en gergin ortamlarda bile orada bulunan birisine çocuğu ve onun eğitim hayatına ilişkin sorular sorarım, işte o anda hararetli ve koyu bir sohbete başlamış oluruz. Ne futbol, ne siyaset ve de iklim şartları…

Ben yedi çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Etrafım her zaman kalabalık, her zaman hareketli olmuş. Bu yüzden evlenmeden önce hep dört çocuğum olacak derdim. Evlenip, hem de çalışıyorken şartlar bizi iki
çocuktan sonra yeter diye düşündürmüş,26 ay arayla doğan, kızımız ve oğlumuzla hayatımıza devam etme kararı almıştık eşimle ben.

Ankara’dan Nazilli’ye geldiğimizde hayat bize daha kolay geldi. Ekonomik ve zaman olarak daha rahat etmiştik. Çocuklarımızın eğitimiyle yakından ilgiliydik, evimizi almıştık, işimiz evimize yakındı… Rahattık yani.

Kızım on, oğlum sekiz yaşındayken, Allah bize bir oğul daha nasip etti. Ankara’da iki çocukla baş edebildiysek Nazilli’de üç çocukla rahatlıkla yaşayabiliriz diye düşündük. İyi ki de öyle düşünmüşüz.

Hal böyleyken ben hem çalışıp, hem de çocukların okul hayatlarıyla ilgileniyordum. Hemen her gün mutlaka birinin okuluna gittiğim için de velilerin çoğuyla tanışmış oluyordum. Zaten her zaman şükretmişimdir, iyi ki üç çocuğum var, onların sayesinde insanları ve hayatı tanıdım diye…

Böyle koşturduğum zamanların birinde, 2003 yılında bir yazı yazmışım. O yazıyı hiç değiştirmeden sizlerle paylaşmak istediğim için bunca lafı ettim.2002-2003 eğitim yılında; kızım lisede, oğlumun birisi ilköğretim8.sınıfta, en küçük oğlum da anaokulundaydı.
Şimdi kızım üniversiteyi bitirip çalışma hayatına atıldı çok şükür. Ortanca çocuğum Üniversitede, en küçük 6.sınıfta okuyor. Durumlar değişti ama benim gözlemlerim sürüyor.
O tarihlerde yazdığım yazıyı önemli bulduğum için tekrar hatırlatmak istedim.

Çocuklarımı iyi yetiştirmek gayretiyle o kadar çok okumuşum ki, 2007 yılında İstanbul’da yapılan ‘Memoriad Hafıza Şampiyonası’nda Hızlı Okuma Ve Anlama kategorisinde birincilik derecem bile var. Dedim ya çocuklarımın sayesinde geliştim…26.12.2009

OKULA GİDİN!
Okul öncesi eğitimde bir oğlu, ilköğretimde başka bir oğlu, lise öğreniminde bir kızı olan üç çocuklu bir anneyim.
Okul – Aile birliğinin çocuk eğitimi üzerine çok olumlu etkileri olduğunu düşündüğümden çalışan bir anne olduğum halde her zaman çocuklarımın okuduğu okulda etkin görevlerde bulunmaya çaba sarf ediyorum.
Buralarda gözlemlediğim en önemli olgu, çocuk ne kadar küçükse ailenin ilgisi o oranda fazla oluyor. Örneğin; okul öncesi eğitim alan çocuğumun düzenlediği bir etkinliğe anneler, babalar, babaanneler, dedeleri teyzeler v.b. hemen hemen bütün yakınlar katılırken, sınıflar büyüdükçe aile birey sayısında düşüş yaşanıyor.
İlköğretim ilk beş yılında bu sayı biraz daha korunabilmekteyken ikinci kademe dediğimiz 6. 7. 8. sınıflarda iyice seyrekleşiyor.
Lise yıllarına gelince; velilerin okula uğrama oranı iyice düşüyor.
Herhangi bir sorun olunca okula uğranılıyor ve hatta dersleri iyi ise öğretmenle diyaloga girmek akla bile gelmiyor.
Oysa bence çocukların lise çağlarında aile bireylerine daha çok ihtiyacı oluyor.
Çocukken en ufak probleminde bize koşan çocuklarımız, büyüklerinde bunu bir kişilik problemi sayıp, sorunlarını bize açmaktan korkuyorlar.
Korkuyorlar ama öyle gururlu ve onurlular ki; bize gelip “ben hayattan ve gelecekten korkuyorum, bana yardım edin!” demiyorlar, diyemiyorlar.
Bizler anne baba olarak zaten yılların koşuşturması içinde yorulmuşken; onların bizi rahat bırakmasını hoşnutlukla karşılayabiliyoruz bazen. “Oh… Rahata erdik!” diyebiliyoruz.
Ama bilmiyoruz ki asıl sıkıntılar çocukların ailelerinde koptukları bu zamanlarda baş gösteriyor.
Çocukla iletişimi koparan aile tekrar ona ulaşmakta güçlük çekiyor ve sorunların çözümünde yardımcı olamaz hale geliyor.
Ben bir psikolog muyum? ... Hayır!
Eğitimci miyim? … Hayır!
Ama üç çocuk annesi olarak diplomalı olmasa bile amatör bir psikolog, bir eğitimci olmam gerektiğinin bilinciyle sürekli kendini eğiten bir insanım.
Okudukça, öğrendikçe kendini hatalarımı daha iyi görebildim. Çocuklarımın ihtiyaçlarını anlayabildim.
Neyi, nasıl ve nerede yapmam gerektiğini öğrendim.
Kendi çocuklarıma olduğu kadar başka çocuklara da yararlı olmayı hedefledim.
Çocuklarımızın bize her yaşta ihtiyacı var. Ama onları yöneten yönlendiren, kendi istediği işi ve eşi seçtiren annelere babalara değil! Düştüklerinde ellerinden tutup kaldıracak birisine dalgalı denizlere boğuşup döndüklerinde sığınabilecekleri sakin bir limana, öğrenmek istedikleri bir konuyu sorabilecek deneyimli insanlara ihtiyaçları var.
Toplumun eğitim düzeyinin yükselebilmesinin bireylerin eğitilmeleriyle, en çok da anne babaların eğitilmeleriyle gerçekleşebileceği inancındayım.
Özetle, çocuklarımızın okuluna gidebiliyorken ( yani ilköğretim lisede okuyanlar için) gidip onların okudukları ortamı görelim. Çünkü büyüyüp üniversiteye, başka bir şehre gittiklerinde böyle bir fırsatımız olmayacak.
Başarılı, mutlu, sağlıklı çocukla yetiştirebilmemiz dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder