15 Ekim 2010 Cuma

KIRIK CAMLAR ...

Bir yerlerde okumuştum, Bir grup Japon işadamı, anlaşma imzalamak için başka bir ülkede, başka bir şirkete görüşme yapmaya gidiyorlar. Etraf tertemiz, görünürde bir hata kusur yok. İkramlar yapılıyor, sohbetler ediliyor. Tam anlaşma yapılacak, üst düzey yetkililerden biri lavaboya gidiyor. Bir bakıyor, camlardan biri kırık. Hemen toplantı odasına geri dönüyor, anlaşmayı iptal ediyor. Lavabodaki kırık camı yönetim zafiyeti olarak değerlendiriyor. ‘Her hangi bir yerdeki herhangi bir soruna zamanında müdahale edilmezse, sorunlar çığ gibi büyüyüp, şirketin işleyişine zarar verir.’ diyerek son düşüncelerini açıklıyor.
Bu konuyu okuduğumdan beri gördüğüm her kırık cam, yapılmayan bir şeylerin olduğunu hatırlatır bana. Evlerimizdeki, kırık camlı dolaplar, okul bahçesinde, değiştirildikten sonra, yerde bırakılan kırık camlar, bozuk kapılar, lambası sönmüş apartman otomatları… Bunlar hep, yerine getirilmeyen sorumlulukları hatırlatır bana. Nasıl olsa idare ediliyor diyerek aksayan şeylerin aksak haliyle yaşamaya devam ediyoruz. Bilmiyoruz ki, kabul ettiğimiz en ufak bir kusur devleşerek hayatımızda varlığını sürdürecek. Biz ehven-i şer ile yaşamaya alışmışken, bunu yapan insanlar hatalı ve eksik olduklarının farkına varmayacak, kusurlu hareketlerine devam edecekler.
Aynı şeyler ilişkilerimiz için de geçerli. Kalbimizi kıran bir söz, gururumuzu inciten bir davranışla karşılaştığımızda, karşımızdaki kişiye açıklamada bulunursak yaptığı yanlışı anlayabilir ve düzeltme ihtimali doğabilir. Ha… İsteyerek yapıyordur, özür dilemiyordur, değişmiyordur, o başka. Ama bilmeden birbirimizi çok kırıyoruz. Başkasını zevk olsun diye incitecek çok az insan vardır etrafımızda. Bu nedenle, duygu ve düşüncelerimizi birbirimize açıkça ifade edersek, iletişim kazalarını daha aza indirmiş oluruz diye düşünüyorum.
Evliliklerimizde de aynı konuya dikkat etmemiz çok önemli. Bir sorun çıktığında onu yok saymamalı, kırıldığımız ya da kızdığımız herhangi bir davranışı makul bir dille karşı tarafa anlatıp, olayı çözümlemeliyiz. Yokmuş gibi davrandığımız, görmezden geldiğimiz ufacık sorunlar bile zamanla büyük dağlar haline gelip evlilik sürecimizde aksamalara yol açabiliyor. Bir yola giriyorsak o yoldaki engelleri zorlukları en başından düşünmeliyiz. Karşı tarafta sevmediğimiz, beğenmediğimiz bir durum varsa ‘Nasılsa geçer, değişir.’diye düşünmemeliyiz. Mevcut haliyle yola devam edebileceksek yolculuğu göze alabilmeliyiz.
Şimdiki gençler, anlık kararlarla ilişkiye başlıyor. ‘Hadi evlenelim, bir de çocuk olsun.’diyorlar. İlk zoru gördüklerinde de ‘Boşanacağım!’ diye tutturuyorlar. Evlenme kararını alınca, toplum onları destekliyor, iyi dileklerde bulunuyor. Böylece iyi bir şey yaptım sanıp, hazırlıksız ve donanımsız bir şekilde hayata atılıyorlar. Evlendikten sonra, hazır olmadıkları için bir sorun çıktığında ‘Ayrılalım gitsin!’, şeklinde olaya yaklaşıyorlar.
Ayrıldıktan sonra yaşanacak sorunlardan habersizce, küçük bir sorun için yuvalarını yıkıyorlar.
‘Yuvayı dişi kuş yapar.’derler ya, bu söz balkonumuza yuva yapan kuşları görünce daha bir anlam kazandı. Öyle zorluklarla yuva yapıyorlar ki, küçük taşları getirip onları çamurla yapıştırıp birer mühendislik harikası meydana getiriyorlar. Bunlar serçeler.
Bir de kargalar var. Neredeyse bir gün içinde çalı çırpı ne bulursa getirdiler ve klimanın arkasına yuva yaptılar. Öyle hızlı ve seri davranıyorlardı ki daha ne olduğunu anlayamadan yuvanın bitmiş olduğunu gördüm. Serçeler aynı yuvayı altı-yedi senedir kullanıyorlar, kargalar bu sene yuva yaptıkları için ne kadar kullanırlar şimdilik bilemiyorum.
Yaşadıkları zorlukları çözüme kavuşturmadan olayı hemen boşanma boyutuna getiren yeni nesil gençlerimiz çoğalmakta maalesef! Yıkılan bir yuvanın üstüne yeni bir yuvanın ne kadar zor yapılacağını bilmeden…
Evlenip her türlü sıkıntıya katlansınlar, asla boşanmasınlar diye yazmadım bunca şeyi, evlilik kararı verirken daha sağlam ve sağlıklı düşünsünler, ayakları yere basmış bir halde bu kararı versinler demekti amacım.
Gençlerimizi hayatın gerçekleriyle tanıştırmamız, toplumların sağlıklı gelişebilmeleri için ailelerin düzenli yaşamasının gerekliliğini anlatmalıyız. Öncelikle kendimiz söylediklerimizi yaşayarak onlara örnek olmalıyız.
Sağlıklı toplum olup, sağlıklı nesiller yetiştirebilmemiz dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder