16 Nisan 2010 Cuma

OKUL FORMASI OLSUN MU? OLMASIN MI?

Bir iki gün önce duydum, okullara forma ile gitme zorunluluğu kalksın mı, kalkmasın mı diye www.meb.gov.tr adresinde,bir anket yapılıyormuş.30 Nisan’a kadar devam ediyor.
İnternetten, T.C.Kimlik numaranızı girerek katılıyorsunuz. Katılırsak, vatandaşlık görevimizi yapmış oluruz.
Duyar duymaz katıldım tabii. Ne yalan söyleyeyim, formaya devam edilsin yönünde oy kullandım.

Okul hayatım boyunca forma giymek bana hiç zor gelmedi, çünkü bizim zamanımızda siyah renkliydiler, zayıf gösteriyor diye çok mutlu olurdum.

Çarşıya, gezmeye giderken, ‘Ne giyeceğim?’diye kıvrım kıvrım kıvranırken, okula giderken böyle bir sorun yaşamazdım.

Bence en önemlisi, okula giden insanların, zengin fakir ayrımı olmazdı. Herkes eşit kıyafetler giyer, aynı tip olurduk. Sosyal statü farkı olmazdı, kaymakam çocuğu da, işçi çocuğu da aynı giyinirdi. Bir de okumayı, öğrenmeyi temsil ediyordu.
Çok iyi hatırlıyorum, liseyi bitirdiğimin ertesi günü, okul formama sarılıp ağlamıştım, ‘Bir daha asla giyemeyeceğim.’diye. O sıralar, derslerle aram çok iyi değildi. Üniversiteye girmem mümkün değil, diye düşündüğümden, eğitim hayatım da bitti düşüncesiydi beni ağlatan.

Ha, unutmadan söyleyeyim, bizim zamanımızda okula giderken giydiklerimize ‘ÖNLÜK’ denirdi. Sonradan bir şeyler oldu, forma diye değişti, oralarda film koptu.

Liseden sonra, üniversiteyi de okudum Allah’a şükür ama gene de aradan yıllar geçmesine rağmen, formama pardon, önlüğüme sarılıp ağladığım günü unutmadım. Öyle ki, kızım liseyi bitirirken karne alacağı gün, bu olayı anlattım. ‘Karne almaya bütün arkadaşlarım serbest kıyafetle gidiyor anne, ben de serbest kıyafetle gideceğim.’dedi. İşte o zaman bu olayı anlattım ve ‘Bir daha asla o kıyafeti giyemeyeceğini, artık hep serbest kıyafetle gezeceğini, hiç olmazsa okulun son günü, okul kıyafetinle git, kızım’ dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Canım kızım da, beni kırmadı ve okul kıyafetiyle karne almaya gittik. Gerçektende arkadaşlarının içinde okul forması giyen sadece benim kızımdı.

Anne olduktan sonra, formanın kadrini, kıymetini iyice bildim zaten. Çalışan bir anne olduğum için, okul hayatları başlamadan, çocukları her gün evden çıkarmak zorunda kalmıştım. O zamanlar ne giydireceğim sıkıntısını çok yaşamıştım.
Okula başlayınca, formasını temiz tutunca ne kadar rahat ettiğimi hatırlıyorum. Bir, iki de yedek bulundurunca oh, değme gitsin keyfime…

Çocuklarımın okul hayatı boyunca, arkadaşlar arasında, dış giyim, kuşam, takı, çanta, kalem kutusu, beşlenme çantası gibi konularda nasıl bir çekişme ve rekabet içinde olduklarını gördüm. Sadece kendi çocuklarımın değil, tüm çocukların…
Arkadaşlarınınki iyi, kendisininki kötü geliyordu. Daha iyisi, daha değişiği arayışına gidiyorlardı.
Dikkatinizi çekmek isterim ki, bu çekişmeye sebep olan şeyler kıyafetin dışındaki şeyler. Şimdi, kıyafet serbestîsi olunca, aynı şeyler bir de, kıyafetler için söz konusu olacak.
Okula giderken, ne giysem de daha şık olsam yarışı başlayacak. Bu arada, aileler arasındaki gelir durumu iyice açığa çıkacak. Maddi durumu iyi olmayan çocuklar, gayet iyi giden eğitim hayatlarını bile belki, aksatmaya başlayacak.

Forma giymek, sadece görüntüyle alakalı bir şey değildir. İnsanın yaptığı işe hazırlanmasını, odaklanmasını sağlıyor. Fabrikalarda, neden önlükler giyiliyor? Kıyafetler batmasın diye mi? Hayır!
İş başına geçerken, dışarıdaki olayları bir an önce unutup, verimli bir şekilde çalışmaya başlasın diye. Bu olay, yıllar önce verimlilik analizi yapan kişiler tarafından bulunup, geliştirilip, uygulamaya konmuştur.

Askerimiz, polisimiz üniforma, öğrencimiz forma giyer. Neden?
Yapılan işe odaklanılması, hazırlanılması ve toplumda bu kişilerin statülerinin farklı bir biçimde değerlendirilmesi için.

Üzerinde forma bulunan bir kişinin tanınması kolaydır. Bu sayede davranışlarına dikkat eder, taşıdığı formaya yakışır şekilde hareket eder. Farklıdır, dikkat çeker, bazen imrenilir, bazen saygı duyulur. Kişiliğiyle değil, kurum kimliğiyle toplumda yer almaktadır. Kaç gencimiz, kaç çocuğumuz, üniformalı bir asker veya polise olan hayranlıklarından bu mesleği seçmiştir bilir misiniz? Şahsen ben en az on tane sayabilirim.

Liseye gidememiş bir insanın, lise formasıyla geçen bir gence bakışı farklıdır. Maddi yetersizlikler yüzünden okuyamamış binlerce insan var. Onlar için okul da, forma da farklı anlamlar taşır.

Ben, olayları farklı gözlerle incelemeyi severim. Belki formasız bir okul hayatı, başlarda çocuklara cazip gelebilir, eğlenceli gelebilir. Hep iyi tarafından bakmaya çalışıyorum ama sosyal ve toplumsal açıdan değişebilirler diye düşünüyorum.

Çalışıyorken, bir ara, işlerimin çokluğundan mı, sevip rahat ettiğimden mi bilmem, aynı eteğimi çok sık giymişim. Bir arkadaşım(mı acaba?), beni durdurup, ‘Senin başka eteğin yok mu da, hep aynı şeyle geziyorsun!’ dedi.

Aynı şeylerin, okul hayatında çocuklarımızın başına gelmesinden,

Başkası ne der, duygusunu çok erken yaşta, yaşamaya başlayacaklarından,

Giyim- kuşam, düşüncesiyle, okul başarısının düşeceğinden,

Öğrenmek ve başarmak için özel bir çaba sarf etmekten kaçınacaklarından,

Okulla hayat arasındaki farkın ortadan kalkmasıyla, öneminin azalmasından endişeleniyorum.

Ülke olarak, okulun ve okumanın önemini bilen nesiller yetiştirmeyi diliyorum.

17.04.2010

1 yorum:

  1. Her yazın benim de duygularımı yansıtıyor, bazen şaşırtıyor, bazen düşündürüyor ama bu konuyu bu kadar güzel kimse yazamaz yansıtamazdı herhalde. Ne kadar sen, ne kadar ben, ne kadar herkes gibi düşünmüş ve yazmışsın...(Gerçi ben önlüğüme falan sarılıp asla ağlamadım ya.Ağlayan başkası olduğunu da sanmıyorum, zaten farkın burda..Yinede gözümün önüne getirip çok güldüğümü itiraf etmeliyim.)

    YanıtlaSil