31 Aralık 2010 Cuma

GİDENLERİN ARDINDAN…

'' Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, aklımıza yerleştirdiklerimizdir...''

Francis Bacon, böyle demiş ve ne iyi etmiş. Bizim gibi sıradan insanların, sayfalar dolusu yazarak anlatacakları şeyleri, üç cümleyle açıklamış.
Bazı insanlar böyledir işte. Bizim nasıl anlatsam diye kıvrandığımız konuları iki üç cümleyle açıklar, yüreğimize de taşı oturttururlar. Kendi adıma ben böyle insanları hep kıskanmışımdır. Bir şeyi anlatmak için kırk cümle kuran ben, dört satırda dünyayı anlatan şair veya düşünür…
Neyse, bugün yazma sırası bende olduğu için, kırk satırıma katlanmak zorunda kalacaksınız üzgünüm…
Francis BACON’ un da dediği gibi, hayat elimizde kalanlardır aslında. Elimizde, aklımızda ve ruhumuzda kalanlardır. Hazır yeni bir yılın ilk günlerindeyken, giden yıldan bize ne kaldı bir muhasebesini yapalım.
Öncelikle,2011 yılının hepimize, tüm insanlığa ve hatta tüm canlılara hayırlar getirmesini dilerim. Dilerim ki; geçmiş yıllarda yaptığımız yanlışları yapmayalım, yaşadığımız acıları yaşamayalım.
Gençken, her yılbaşı ben de büyük heyecanlar uyandırır, yılın son günü ve hatta saatlerini büyük bir farkındalıkla geçirir, gelene sevinirken gidene çok üzülürdüm. ‘Şimdi bu senenin son yemeğini yiyoruz. Dakikalar sonra artık bu yılda olmayacağız. Ömrümüzden bir sene daha gitti.’ Sorgulamasını yapardım. Bu arada da tanıdıklarıma eskiden tebrik kartı ile daha sonraları telefon ile iyi dileklerimi iletirdim. Çok değil, bir iki yıl öncesine kadar yılın son haftası, herkese ‘İyi yıllar!’ dileğinde bulunurdum da hazır olmayanları şaşkınlık içinde bırakırdım.
Son zamanlarda artık değil yıl, geçen her anın arkasından ağıt yakasım var. Yaşlanıyorum galiba… Biten her gün, geçen her zaman bana hüzün veriyor. Hâlbuki günlerimi dolu dolu geçirdim, Kısacık ömrüme çok şey sığdırdım ama hala kendimi sıfır noktasında görmekten de kendimi alamadım.’Yapacak, öğrenecek, yaşanacak çok şey var ve zaman geçiyor!’ duygusu bir türlü peşimi bırakmıyor.
Neşeli, umut dolu bir yeni yıl yazısı yazmak istiyorken, kelimeler başka yöne doğru kayıyor. Geride kalanları sorgulayınca böyle oldu sanıyorum.
Hayatınıza birçok insan giriyor, kalabalıklarla yaşıyorsunuz. Zaman geçince bir bakıyorsunuz, etrafta kimse yok. Bir zamanlar etrafınızda dönen o insanlar ortadan kaybolmuşlar. Bir banka müdürü arkadaşım, sohbet anında dedi ki; ‘İnsana değer vermeyeceksin, kedi köpek besleyeceksin. İnsanlar çok hayırsız!’
O an için çok gülmüştük ama sonra düşününce ona hak vermek durumunda kaldım.
Bir yerde çalışırken, çıkar gereği pek çok kişinin ilgisine mazhar oluyoruz. Kendi adıma söyleyeyim, çalıştığım kurumun faaliyet alanı gereği, girdiğim her ortamda ilgiyle karşılandım. Benimle dost olmak için çok kişi yarıştı, çünkü mutlaka bir yerlerde işlerine yarayacaktım. Yıllar içinde çıkar amaçlı dostları, gerçek dostlardan ayırmak için çok çaba sarf ettim. Onları testlere tabi tuttum, tabii fark ettirmeden. Testin sonunu geçenler kaldı, diğerleri tarihin tozlu yaprakları arasına karıştı.
Sanmayın ki herkes bu ayırımı yapıyor. Gene kendi çalışma arkadaşlarımdan gördüm ki, ilgi sadece başkalarının işine yaradığımız sürece varmış. Kurumdan ayrılan hatta birimden ayrılan insanlara gösterilen ilgi kesiliyor, hemen daha işe yarar birileri bulunup onunla dost olunuyor. Gördüğü ilgiyi kendisine zanneden çalışan arkadaşlarımız, emekli olunca başkalarının ilgisinin sadece işi gereği olduğunu görüp,o saatten sonra büyük bir yıkım geçiriyor.
Benzer durumları hepimiz yaşamışızdır. En çok yaşayanlar da öğretmenlerdir bence. Öğrenci ve veli, öğretmenleri olan kişiyi çok önemsiyor, göklere çıkarıyor. Ama onun dönemi geçince arkasını dönüp gidiyor. Çünkü yeni öğretmenler var, ilgi gösterilmesi gereken.
Memurun, bankacının bu vefasızlığı görmesi bir yerde doğal, çünkü ilişkiler kısa süreli ama öğretmen için çok daha acı verici olmalı. Çünkü senelerce bir çocuğa emek veriyor, onunla yaşıyor. Bunun sonucunda dönüp bir merhaba bile denmiyor.
Diyorum ki, hep gelene bakmayalım. Geride neler bıraktık arada bir dönüp bakalım. Arkadaşlarımızı, öğretmenlerimizi, yakınlarımızı ziyaret edelim.
Yanımızda kimler kalmış, biz kimlerde kalmışız ona bir bakalım.
Bize geçmişte ufacık da olsa bir faydası dokunan insanları hayırla yâd edelim ki bu duygumuz, mutlaka onlara ulaşacaktır.
Gelene sevinmek, güzel, doğal olanı da bu. Ama ne olur gidene de azıcık vefa gösterelim.
‘ İyi ki vardın!’ diyelim,
‘Senden çok şey öğrendim!’ diyelim.
‘Seninle paylaştığım şeylerle geliştim!’ diyelim.
‘Bana yaşattığın her şey için teşekkür ederim!’ diyelim.
Gidene vefa göstermezsek, gelenin de kıymetini bilmeyiz diye düşünüyorum.
Hepimize sağlıklı, mutlu, umutlu yıllar ve vefalı dostlar diliyorum.



01.01.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder